15 Ocak 2011 Cumartesi

MÜSTAKİL ACILAR


Kanlar akıyordu ağzından sevgilim
Öpüşürken dudakların kanıyordu
Bir acı, bir ıstırap belirtisi gözlerinde
Ve bir çığlık dudaklarında
Her şeyi açıklamaya yeter de artardı bu

Oysa henüz dünyanın yedinci günündeydik
Sayın Tanrı köşesine çekilmiş dinleniyordu
Zaten ne de çok yorulmuştu, yorulmuş muydu?
Oysa yasakları yüzündendi bunca uğraşı
Özellikle de yasak elması yüzünden

Yasak elmanın tadı da fena değildi hani
Başka yasakları da çiğnesek haberi bile olmazdı
Eğer sen benim kadınımsan
O da benim tanrımsa
Biliyorum sevgilim biliyorum, haberi bile olmazdı

Sayın Tanrı’nın müstakil acılar günü olmalı çünkü bugün

Uğur Ergün

BÜYÜMEK İSTEMİYORUM


Bırakın dokunmayın çöp adamlarıma
Sadece çocukluğumu geri verin bana
Alın sizin olsun bu stres, bu nefret
Sizde kalsın tüm olmamışlıklar

Oyuncaklarımı verin bana yeniden
Sizde kalsın bu tatminsizlik, bu doyumsuzluk
Bırakın dokunmayın dünyalarıma
Yalanlarınızı uzak tutun onlardan
Yalanlar ki her türlüsünden
Hiçbiri giremez bu kapıdan

Geri verin bana mutluluğumu
İstemiyorum beş para etmez acılarınızı
İzlemeyeceğim hırsınızla dünyalarımı yıkmanızı
Ben masumiyet istiyorum, yaşamak istiyorum
Sevmek istiyorum ve de sevilmek
Çekip gidin şimdi buradan
Alın bütün kötülüklerinizi
Ben böyle büyümek istemiyorum

Uğur Ergün

Ğ İLE BAŞLAYAN BİR ŞİİR


Yüzyıl önceki bir sevda bu
Galiba bana ait değil, bilmiyorum
Ama kendiminmiş gibi sahiplendim
Elinden tutuyorum

Denizin kenarında birlikte yürüyoruz
Dalgalar bize doğru geliyor
Birlikte çok mutluyuz
Artık her şey bana imkanlı geliyor

Sana Ğ ile başlayan bir şiir yazıyorum.

Uğur Ergün

YELKOVAN



Yüzüm yok sana aşktan bahsetmeye
Korkuyorum, tek bir damla gözyaşın düşünce yere
Hüzünle kanat çırpıyor martılar
Ve nedendir bilinmez kararıyor bütün yıldızlar

Yöneldiğim her ışık zamanla sönüyor
Neden anlamıyorum
Yolunu kaybetmişçesine daireler çiziyorum
Ama zamanla gücüm kalmıyor devam edemiyorum
Zamanı durdurmak geriye dönmek istiyorum ama elden ne gelir
Yelkovan hiç durmuyor, sürekli akrepten kaçıyor

Uğur Ergün

YABANCI



Seni gördüğüm zaman
Hayata geldiğim ilk gün ki kadar
Yabancıyım bu dünyaya
Senin güzelliğini gördükçe
Gözlerinin içine baktıkça
Daha da yabancılaşıyorum sanki
Gölgeler içinden çıkıp gelen
Bu karanlık dünyaya

Her zaman gittiğimiz o geniş sahilden
Birlikte bakıyoruz aya
Arada sana da bakıyorum
Ve tamamen yabancısı oluyorum
Bu yalancı dünyanın

Uğur Ergün

AŞKIN –DEN HALİ


Elimi biraz uzatsam yıldızları tutacaktım
Ama onlar beni göremeyeceklerdi
Çünkü hava karanlıktı
Ayrıca biraz bulutluydu
Azdan biraz da yağmurluydu
Saat dokuzu beş geçiyordu
Aklımdan yine o geçiyordu
Sanki bir rüzgar daha esse
O güzelliği tekrar değere binecekti
Ama biliyordum beni terk edip gidecekti

Aşkın -den haliydi o tanıdım

Uğur Ergün

ÜÇNOKTABİRAŞK



Saat aşkı çeyrek geçiyordu
Günlerden acıydı, ağlıyorduk
Yıldızlar tek tek üstümüze çöküyordu
Her köşe başında durup yıldızları izliyorduk

Ağzından iki kelimeden fazlası çıkmıyordu
Savaşmaktan yorgun düşmüştük, ölüyorduk
Bir köşe başında el ele tutuşarak ölüyorduk
Yaşamaya gücümüz yetmiyordu

Yıldızlar yanıp yanıp sönüyordu
Bir gemi seferden dönüyordu
Gözlerinle dudakların farklı şeyler söylüyordu
Öpüşmek bile yaşamak için bize yetmiyordu

Yaşamaya yetecek kadar gücümüz yoktu, hiç kalmamıştı
Kan kıyamet içinde büyük bir dehşetle ölüyorduk
Uzaklarda bir gökkuşağı hüzünle soluyordu
Keşke ölmek de yaşamak kadar zor olmasaydı

Üç nokta bir aşk, iki ölü kalpten ibaret hayat

Uğur Ergün

ACIYA TESLİM HAYATLAR


Acıya teslim olmuş gözlerin
Ne olur ağlama bebeğim
Bak gökyüzü masmavi işte
Çiçekler rengarenk sırf senin için

Ne olur ağlamaktan vazgeç bebeğim
Dünya durmadan vazgeç bebeğim

Uğur Ergün

EYLÜL AKŞAMI


Aramıza şehirler girdi
Senden uzak kaldım
Aç susuz kaldım
Sensiz kaldım

Ela gözlerin olmadan
Zor geçer bu eylül akşamı da

Uğur Ergün

KALPTEN ADAM



Kalbimin karanlık yollarında yürüyorum
Sisli çıkmaz sokaklarımda seni arıyorum
Her defasında yokluğunla yüzleşiyorum
Seni bulamadıkça bir kez daha ölüyorum
Sensizlik acı veriyor, acı içinde ağlıyorum

Gözlerim sızlıyor, kalbim ağrıyor
Yokluğun beni esir alıyor
Ne yapsam, ne etsem, nereye gitsem
Kurtulamıyorum. Kaçmak, asla fayda etmiyor
Hiçbir işe yaramıyor.
Artık ölmekten korkmuyorum

Ve ölüm bir kez daha yürürlüğe giriyor.

Uğur Ergün

KÜÇÜKLÜK GÖZYAŞLARIM



Baba bana masal değil gerçekleri anlat
Katilleri, intihar süsü verilmiş cinayetleri
Hırsızları, dolandırıcıları, kalpazanları
Baba bana hortumcu bakanları anlat
Nasıl hala milleti kazıkladıklarını
Ve nasıl milletten oy (ç)aldıklarını

Hepsini anlat baba
Birini bile atlama sakın
Yoksa nasıl bileceğim tüm bunları
Yoksa nasıl öğreneceğim

Baba bana ne oyunlar döndüğünü anlat
Ne dolaplar çevrildiğini arkamızdan
Halkın televizyon denen canavarla
Nasıl uyutulduğunu, nasıl aptallaştırıldığını
Ya da nasıl uyuşturulduğunu anlat bana
Bir beyaz eşyanın kaç oya eşit olduğunu
İktidara geçmek için kaç buzdolabı gerektiğini
Binlerce oyun nasıl satın alındığını anlat bana

Baba masal anlatacaksan da 
Lütfen gerçekçi olsun biraz
Mesela sonunda kötüler kazansın
İyiler ölsün, gebersin, halt etsin
Yazarlar belediye çukuruna düşsün
Şairler hapislere düşsün baba
Ama gökten elma düşmesin ne olur
Kömür düşsün çuval çuval
Yoksa nasıl dağıtırlar yoksullara
Bunca çuval kömürü, milletvekilleri

Baba söz veriyorum, bunca kötülüğü duyunca
Ağlamayacağım. Erkek sözü…

Uğur Ergün

KABUS



Ve şimdi bir çığlık kadar uzağımdasın sen
En büyük KORKULARIMDAN
Gözlerin. Gözbebeklerin. Büyüyor
Ellerin titriyor. Yüzün soluyor
Bembeyaz kesiliyorsun
Vücudun sıcaklığını kaybediyor.
ÖLÜYORSUN
Hayır. Ölmemelisin.
Seni saracağım. Isıtacağım.
Yüzünü seveceğim
Ellerini tutacağım sonsuza kadar
Yeter ki ölme bir gün daha
Yeter ki yanımda kal lanet olası karanlıkta

Bu sonsuz kabusumda, elimi sakın bırakma

Uğur Ergün

GÜNEŞ YALNIZ BATAR


Düşlerinde intihar eden güzel kız
Ne olur martılar öterken tut elimden
Perimasalı anlat bana ıssız bir gecede
Delice sevişelim dolunay göründüğünde
Ağla göğsümde gündoğumuyla birlikte
Siyah gözyaşların aksın yüzünden kalbime
Boşver bozulsun makyajın, dağılsın saçların
Bırak düşsün 37 damla gözyaşın göğsüme
Ve bırak kirlensin kalbim senin karanlık düşlerinle

Kanın aksın ve boşver kanınla ıslansın her yer
İntihar et, güneş batmadan hemen önce intihar et
Çünkü güneş yalnız batar gökyüzünde
Melekler bir başına ölür bu adi cennette

Uğur Ergün

FREYJA



Paramparça bulutlar gökyüzünde
Ağzımda kötü bir kan tadı
Dudaklarım açılmıyor bir şey söylemeye
İsteksizce susuyorum karşında
Gözlerimde gözlerinin yansıması
Kim bilir en son ne zaman ağlamıştım
Nerde kaldı o eski sevişmelerimiz
Uzun uzun öpüşmelerimiz

Oysa dakik olmaktan yorulmuş yelkovan
Kim vurduya gitmiş akrep
On ikiye bölünmüş bütün acılarım
Mısralar dökülüyor yorgun kalbimden
Birkaç kıta yetecek elbet seni unutmaya
Ama bu gece bütün bulutlarımı serbest bırakacağım
Günlerdir gözlerimde biriktirdiğim bulutlarımı
Ve sonra umutlarımı bir açık arttırmada satacağım
İntihar edeceğim ardından, ölüme yelken açacağım
Ve ölmeden önce son bir kez daha adını anacağım, FREYJA

Uğur Ergün

CENNETİN İLK GÜNÜNDE


Siyah gözyaşların akıyor karanlığıma
Dudakların kıpırdamıyor, acı çekiyorsun sessizce
Bir yaprak dahi hareket etmiyor cennetinde
Cennetin ilk gününde acı çekiyorsun

Yüzün solmuş, bembeyaz kesiliyorsun
Gözlerin, gözbebeklerin büyüyor
Bir acı, bir ıstırap belirtisi gözlerinde
Ve bir çığlık dudaklarında
Dudakların sonunda hareket ediyor
Alıyorum dudaklarını sonsuza kadar öpüyorum

Bir yandan da aşk basıyorum en derin yaralarına
Ağlıyorsun, 37 damla gözyaşı döküyorsun
Sonsuzluğa karışıyor gözyaşların, sonsuzluk senin oluyor
İyimser bir rüzgar alıp saçlarını bana doğru getiriyor
En büyük günahlara yelken açıyoruz
Bembeyaz gökyüzünde bir martının uçuşunu bölüşüyoruz

Saatler aşkı gösteriyor cennetin ilk gününde

Uğur Ergün

BULUTLARIM AĞLIYOR ANNE



Gökyüzü ağlıyor anne
Ben de ağlıyorum ama
Anlatsam kim inanır buna
Kim teselli eder beni
Kim üzülür benim için
Ellerim ceplerimde üşüyorum anne

Bir kaldırımda oturmuşum onu düşünüyorum
Bulutlarım ağlıyor anne
Yıllardır düşlerimde biriktirdiğim bulutlarım
Karamsar bir rüzgar üstüme doğru esiyor
Biliyorum bu onun rüzgarı anne
Yıldızlar teker teker ellerimden kayıyor
Ayağım kayıyor, bir uçurumdan düşüyorum
Ve birazdan öleceğim, biliyorum
Oyun burada sona eriyor anne

Ellerim ceplerimde onsuz üşüyorum
Yıldızlarım üşüyor göz kapaklarım ağırlaşıyor
Kanım bütün bulutları kırmızıya boyuyor
Bulutlarım kan ağlıyor anne

Uğur Ergün

GEMİLER



Ne zaman sahilden geçsem
Gemiler görürdüm
Sen gelirdin aklıma
Gidişin tıpkı gemiler gibi

Her limanda bir sevgilin olurdu
Kaptanlar misali
Bilirdim ya yine de severdim
Gözü başka hiçbir şey görmeyen aşıklar gibi

Deliler gibi özlerdim gülüşünü
Çünkü yoksul sevgiler verirdi bana gülüşün
Hiçbir güzellikten aşağı kalmazdı
Keşke hiç bitmese o an derdim

Uğur Ergün

ALİCE



Kötü bir kan tadı var ağzımda bu gece
Dudağımda depresyonluk şarkılar bu gece
Hep intiharla biten şiirler yazıyorum nedensizce
Ve beni terk edişin hala gözümün önünde

Alice bebeğim, sen yoksun ya şimdi
Bu sonsuz karanlığımı aydınlatan gözlerin de yok ardı sıra
Ve elbet aç susuz kalacağım senin gözlerinin yokluğunda
Ardından elbette üç gün üç gece Alice diye ağlayacağım
Dördüncü gün telefona sarılıp seni arayacağım
Ama biliyorum telefonu açmayacaksın
Elbet beni kalbimden vuracaksın, ağlayacağım

Yüzlerce damla gözyaşı dökeceğim yokluğuna
Birlikte olduğumuz resimler hala başucumda
Bir de rengarenk gözlerin aklımda
Hayır, başka türlü olmayacak

Kendimi senin yoksul yıldızlarınla vuracağım

Uğur Ergün

EYLÜL GİBİ KIRMIZI


Ufuk çizgisi çekeceğim gözlerine sevgilim
Kilometrelerce özgürlük konduracağım dudaklarına
Bir yaz büyüteceğim göğsünde, bir kış seveceğim ardından
Kayıp bir ilkbaharı bulmuş gibi sevinçle kaplayacağım pırıl pırıl gözlerini

Ya saçlarına ne demeli güzelim, o ipek saçlarına
Dokundukça, okşadıkça uzuyor saçların adeta
Uzuyor karanlığıma doğru sonsuzca, canlı ve diri
Ve bir turuncu saklı saçlarının uzadığı o sonsuz karanlığımda

Kırmızı eylül gizledim bu sonbaharsız aşkımıza
Dün gece senin yokluğunda
Kırmızı eylülde, eylül gibi kırmızı aşkımıza

Uğur Ergün

LETHE’DE AŞK


Her aşk bir dibe vuruştur sevgilim belki de
Senin pırıl pırıl parlayan o güzel gözlerinde
Seninle sevişmektir aşk, dolunaylı bir gecede
Bir nehrin kıyısında unutuştur her şeyi olanlardan habersizce
Lethe’nin kenarında oturup ağlamaktır, belki sessizce
Nehrin suyunu içip olanları unutmak dururken bir elinde
Gözyaşlarını içerek dayanmaktır aşk, en büyük kederlere bile

Bir çift göz çiziyorum şimdi nehrin soğuk suyuna şefkatle
Bunlar senin gözlerin diyorum usulca içimden
Kaşlarını, kirpiklerini unutur muyum hiç?
Onları da çiziyorum elbette…
Ve saçların beliriyor ardı sıra suyun üstünde
Alıyorum saçlarını okşuyorum sonsuz karanlığımda
Durur muyum hiç, öpüyorum henüz çizmediğim dudaklarını da
Önce yüzün sonra tenin benim oluyor ardından da bedenin

Lethe’nin suyunda yansıyor pırıl pırıl güzelliğin

Uğur Ergün

UZAYAN SAATLER


Kayıp bir turuncu tadı var dudaklarımda
Saçların uzuyor ağzımın ufak detaylarında
Saçların diyorum, saçların gibisi yoktur
Saçlarını kimse benim kadar değerlendiremez
Lafı açılmışken senin dudaklarından da bahsetmenin
Şimdi tam da sırası, dudaklarını alıyorum sonsuzca öpüyorum
Dudakların öpüştükçe daha da canlanıyor sanki
Hele o ela gözlerin yok mu, ben asıl onlara aşık oldum

Aslında şimdi asıl aşktan bahsetmenin tam da sırası
Çünkü kayıp bir aşk tadı var dudaklarımızda
Aşk diyorum aşk bundan daha güzeli var mı?
Günümüzün kayıp turuncusu ondan
Gecemizin uzayan saatleri ondan

Uğur Ergün

ELPİS



Dolunaya ağlıyorum usulca bu gece
Cehennem donuyor alevler içinde
Adını alevlere yazıyorum, alevler sönüyor
Aşkın acısıyla birlikte dünya dönüyor
Yüzün aklımdan hiç gitmiyor
Bir gemi usulca seferden dönüyor
Ama sen bana bir daha dönmeyeceksin biliyorum
Yıldızlar üstüme çöküyor
Neden bu kadar umutsuzum, hiç anlamıyorum

Gözlerim yorgun düşüyor, yıldızlara bakarken
Olduğum yerde kıvrılıyorum, limanda bir yerde
Başka bir gemi seferden dönüyor, adı Elpis olmalı
Umudum geri dönüyor, gemiden sen iniyorsun
Sana koşuyorum, sarılıyorum, saçlarını okşuyorum
Bu bir rüya olmalı, bu bir rüya olmalı
Ve de öyle oluyor, uyanıyorum
Limanda bir yerde, sabaha karşı
Ağzımda bir kötü kan tadı… Bu bir kabus olmalı

Uğur Ergün

ASİL GÖZYAŞLARI


Kirli bir mayısı ağlıyordu rüyalarında, çocuksu gülüşlerin
Sahte aşklara yelken açıyordu müstakil cennetinde kalbin
Ufak bir mezarlık taşıyordun, en derin düşlerinde, sessizce
Ve gözlerin uzaklardaki bir ufka dalıyordu, elbet nedensizce

Kayıp bir nehri aramaklı gözlerin, tam ortasında ortanca bir kederin
Yok olup gitmenin eşiğinde, geçmiş yaşanmışlıklarında bıraktığın taze gençliğin
Ve hala gerçekleştiremediğin o çocukluk hayallerin
Hala ilk günkü kadar isteklice bekliyor seni, sonsuz bir karanlıkta

Gözyaşların dökülüyor gözlerinden, yavaşça, omzuma
Puslu bir eylül duruyor, senin asil gözyaşlarında…

Uğur Ergün

İNTİHAR



Cennet kanıyordu gözlerinde sevgilim
Sense başına bir silah dayamış şekilde
Sandalyede sessiz sakin oturuyordun
Cenneti kanatan gözlerinle ağlıyordun

Seni seviyorum dedin dudaklarınla
Ve tetiğe hafifçe dokundun parmaklarınla
Dur hayır sakın intihar etme bebeğim
Sakın bunu yapma, sakın o tetiği çekme
Elin titriyor hala, silahı bırak ki elinden tutayım
Silahı koy bir köşeye
Koy ki dudaklarından öpeyim usulca bebeğim

Bir elinde hayat, öbür elinde ölümün duruyor güzelim
Diğer elinde de silah var, bir diğer elinde de benim elim
Yaşamla ölüm arasında, intihar havası bütün gece
Sen tetiği çekerken ağlamaklı ama sessizce
Belli ki ölüme kurulmuş tüm saatler bu gece

Uğur Ergün

BU CEHENNEMDE


Karanlık sızıyordu gözlerinden kalbime
Henüz dünyanın yedinci günündeydik, ağlıyorduk
Hiçliğimize ve karanlığımıza ağlıyorduk
Yardım edecek kimsemiz yoktu, yalnızdık, ağlıyorduk

Tüm çiçekler soluyordu bu sonbahar
Yapraklar intihar ediyordu bu cehennemde
Yıldızlar yalnızlıktan ölüyordu gökyüzünde
Ve yoksul gökyüzü günlerdir karanlıktı acı içinde

Kan akıyordu gözlerinden güzelim
Acı asla bitmek bilmiyordu
Lanet peşimizi hiç bırakmıyordu
Ölüm sızıyordu gözlerinden bebeğim
Yine de razıydım seninle ölmeye bu cehennemde

Uğur Ergün

KAĞITTAN GEMİLERİM


Peri masallarına şehit düşmüş
Bir geceyi bölüşüyoruz şimdi seninle
Savaş gazisi bir gündüze gebe sevişmeler
Sevişiyoruz elbet, sevişmez miyiz hiç
Uzun mu uzun bir gece dururken önümüzde

Japon balıkçılara sorsan, onlar bile bilir
Belki de tüm bildikleri bundan ibarettir
Belki bir şehir, belki bir Afrika yerlisi
Şehit düşen geceye yas tutuyor
Yok bir de tutmasın mı? Daha neler

Karanlık çöktü mü gözlerime, bilen bilir
Biz zaten ezelden beri seninle sevişirdik
O pürüzsüz tenin, yeşil gözlerin, ıslak bedenin…
Ve sen ne dersen de
Bir gece daha şehit düştü işte… 
Peri masalları nafile

Nil nehrinde yüzüyor kağıttan gemilerim

Uğur Ergün

GECENİN GÖZYAŞLARI


Yağmur kokuyordu gözlerin
Bir temmuz gecesi olabilmek için
Fazla yağmurluydun ve bulutlardan
Gizlice ağlıyordun. Çok soğuktun,
Üşüyordun. Sevişmek bile
Gözlerini ısıtmaya yetmiyordu

Dudaklarımız bir ahenkle titriyordu
Yeşil gözlerin üşümekten soluyordu
Sanki dudaklarımızda bir sonbaharı
Bölüşüyorduk ve de iyiden iyiye üşüyorduk
Öyle büyülü bir lanetti aşk senin dudaklarında

Gözlerin yağmurdan korkuyordu
Öpüşmek bile dudaklarını ısıtmaya yetmiyordu
Sana dolunaylı bir gecede sarılmak bile
Gecenin gözyaşlarını dindirmiyordu

Uğur Ergün

GÜNIŞIĞI ÖLÜRKEN


Günışığı gözlerinde ölüyordu, ıssız bir gecenin ortasında
Kırmızılar dudaklarını terk ediyordu, usulca
Sarılar saçlarına veda ediyordu…
Maviler gözlerinden hızlıca kaçıyordu
Henüz kaçamadan yakaladım birkaçını
Bütün öfkemi onlara kustum!
Öfkemi bundan sanmayın sakın, yanılırsınız.

Sarının saçlarını okşayacaktım elbet
Kırmızının dudaklarından öpecektim...
Ama maviye tahammülüm yoktu artık
Ona asla acımayacaktım.
Bütün nefretimi ona boşaltacaktım!
Ve senin ellerinden tutacaktım
Saçlarından dökülen tüm yıldızları
Tekrar saçlarına takacaktım
Gözlerine bir aşk şiiri yazacaktım
Sonra beğenmeyip, sinirlenip yakacaktım
Gençliğimi de o yangına atacaktım elbet
Belki de koskoca bir ormanı da beraberinde yakacaktım
Sonra güneşi de yakacaktım, günışığı gözlerinde ölecekti
Kim diye sormayın, bunu ben yapacaktım! Ben öldürecektim!
Güneşi tam kalbinin ortasından vuracaktım!
Çok geçmeden dünyayı kapkaranlık bir gece saracaktı
Ardından dolunayı eksik bu geceye ağlayacaktım
Gecenin karanlığına nefret dolu bir çığlık atacaktım
Nefretimi bundan sanmayın sakın, yanılırsınız.

Uğur Ergün

SENİ ÖLDÜRECEĞİM


Güneş ufka değerken
Yanıma gel bebeğim
Çünkü seni ÖLDÜRECEĞİM
Kimse nedenini bilmeyecek
Martılar gökyüzünde ağlayacak
Bulutlar üstümüze çökecek

Ağzından kanlar akacak
Gözlerinde günışığı doğacak
Limanda vapurlar uğuldarken
Sen acı içinde kıvranacaksın
Gözlerin ufka değecek

Seni öpeceğim, kanlar
Ağzıma yüzüme bulaşacak
Seninle kanlar içinde sevişeceğim

Güneş ufka değerken
Yanıma gel bebeğim
Seni güneş batmadan önce
ÖLDÜRECEĞİM!

Uğur Ergün